5 Eylül 2019 Perşembe

Moda'da Bir Ermeni Köşkü

Moda'da 120 yıllık bir köşkten bahsediyorum, içerisinde enfes yiyecekler ve içecekler tadabileceğiniz,

Bence doğru tahmin ettiniz Rita Moda'ya gideceğiz bu yazıda..

Öncelikle buranın sahip ve sahibesi Sanem Hanım ve İlker Beyler bu güzel 120 küsür yıllık Ermeni köşkünü çok güzel bir yemek vahasına çevirmişler,

İlker Bey çoğunuzun tanıdığı İlker Ayrık'mış ben de araştırmalarımı yaparken öğrendim :)

Sanem Hanım çok güler yüzlü bir ev sahibesi, hem Rita'nın bugüne gelişini hem de kendisinin Rita'yı açacak kafaya gelişini çok güzel özetliyor,

Ben Zomato'nun misafiri olarak gittim bu güzel mekana,

Öncelikle Rita ile ilgili bir kaç şey söyleyeyim, burası yeni sayılabilecek bir restoran, en önemli özelliklerinden birisi mutfaktan servise kadar olan kısımda genç ve süper enerjik bir ekiple karşılaşıyor olmanız,

Patlıcan Ezme
Rita başlangıçta bir İstanbul mutfağı olarak yola çıkmış ve bu etkileri menüsünde hala görebiliyorsunuz, Osmanlı, Rum ve Ermeni mutfağı etkileri ilk menü değişse bile hala var. Yeni menü ise daha modern tüm bu İstanbul tatlarının yanında Fransa, İspanya ve İtalya'ya da gidiyorsunuz.

Mutfakta Barbaros Şef, Bahtiyar Şefin adını duyduk en çok, gecenin sonunda da Dilek Şef ile tanıştık.

Yemek menüleri ile zaten iddialılar ama esas iddiaları şarap ve kokteyl menüsünde, neredeyse 80 küsür şarap var menüde. Sanem Hanım'ın vegan, Bahtiyar Şef'in ise vejeteryan olmasından kaynaklı, vegan - vejeteryan menüleri de mevcut aynı zamanda tüm kokteylleri vegan yapabiliyorlar.

Mantar Pate
Aynı zamanda Beykoz'da bir çiftliği var Rita'nın ve ürünlerinin çoğu olmasa da bazıları buradan geliyor. Gelecek için de bu çiftlikle ilgili güzel hayalleri var ben paylaşıp oyun bozanlık yapmayayım :)

Şimdi hazırsanız neler yediğimize geçiyorum:

Başlangıç olarak masaya Patlıcan Ezme, Mantar Pate ve hemen ardından da Deniz Börülcesi geldi.
Deniz Börülcesi

Mantarlı patenin sunumu çok ilginçti, fresh (sanırım narenciyeli) bir tereyağı, çıtır ekmek ve ayva reçeli ile servis edildi. Açıkcası ben çok mantar insanı olmadığımdan sanırım beğenemedim pek.

Patlıcan ezmesi ise hafif ekşi mayalı bir ekmekle geldi ve inanılmaz bir lezzet şöleni sundu. Benim için mantar ve patlıcan ikilisinin kazananı kesinlikle patlıcan oldu.

KOKOREÇ
Deniz börülcesinde ise çilek ve erik gibi aslında bu mezenin içerisinde çok da düşünmeyeceğiniz zıt tatlar vardı ama bu zıt tatlar o kadar dengeliy ve ahenkliydi ki, ben bir deniz börülcesi sever olarak bayıldım!

Bademli Patate
Ana yemeğe doğru yolculuk ederken, masaya öyle bir lezzet geldi ki, Rita'ya kesinlikle ve kesinlikle bir kez daha bütün bir porsiyonu güpletmek için gideceğim, KOKOREÇ! Üzerindeki acı biberli sos, yanındaki avokadolu salata ile tam bir şölen, festival, ne derseniz. Bence gecenin yüzde yüz yıldızıydı bu arkadaş ve bayıldım. Ben hayatımda böyle bir kokoreç yemedim arkadaş.

Kuzu Karski
Kokoreçten sonra mekanın imza yemeği olan yanılmıyorsam 6 saate yakın pişen bademli patates geldi, ama öncesinden gelen yıldız kokoreç benim aklımı başımdan aldığı için ben bundan çok da etkilenmedim. Şimdi böyle söyleyince de topa tutulmak istemem çünkü bu da çok güzel bir yemek, kat kat patateslerin içinden bademler dökülüyor.

Profiterol
Şimdi geliyoruz Vedat Milor'un bile Instagram videosunda anlatırken heyecanlandığı Kuzu Karski, az orta pişmiş olarak servis edilen bu lezzet gerçekten bir çok kişiyi kendine aşık edebilir. Biz yanında hafif is kokulu bir kırmızı içtik çok yakıştılar birbirlerine. Dışındaki yağlı kısımın çıtırlığı, içindeki etin kırmızılılığı ve sululuğu çok başarılıydı. Bamya ve bezelye püresi ise çok değişik bir karma olmuştu ve ete çok yakışmıştı. Ama soruyorsanız Kokoreç mi bu mu? Bence hala kokoreç. :)

Şimdi geldik masanın kokoreçten sonraki favorim olan lezzetine, Profiterol. Öncelikle sostan bahsedeyim, sosun içinde kakao falan yok, böyle diyince beyaz bir sos beklemezsiniz umarım, çünkü sos hakiki çikolatadan yapılmış. Profiterol topçuklarında ise muhteşem bir tereyağ kokusu var yanlış almadıysam.

Bu güzel akşamı bize yaşattıkları için bir Zomato'ya kocaman teşekkürlerimi sunarken, Rita Moda'ya da yeni bir hayran kazandıklarının müjdesini vererek yazımı bitiriyorum.

Daha fazla ayrıntı ve menü/fiyat bilgisi için: https://www.zomato.com/istanbul/rita-moda-moda-istanbul






17 Mayıs 2019 Cuma

Final Four Gecesi

Turkish Airlines EuroLeague Final Four'da İki Türk!


Biliyorsunuz EuroLeague'in Final Four kısmına bir kaç senedir Fenerbahçe kalıyor, evde de eğer deli bir Fenerbahçe taraftarınız varsa bu durumu takip ediyorsunuz.


Ben eski bir lisanslı basketbolcu olarak basketbol seyretmeyi futboldan daha çok seviyorum. Bu nedenle bu sene bir Final Four menüsü vereyim dedim, zira 2 adet Türk takımının yarı finale kaldığı ve bir adedidin kesinlikle finale kalacağı kesin. Zaten sponsoru da Turkish Airlines. Evet milliyetçi kısmımı kenara bırakıp şimdi tariflere geçiyorum. :)

Final Four Menüsü

Öncelikle ben her türlü spor müsabakası seyrederken bira içmeyi tercih ettiğimden genellikle de menülerimi bira yancısı olacak şekilde hazırlarım, şarap, rakı biraz daha yemek masası gibi oluyor gibime geliyor.

Bu nedenle bu menüyü hazırlarken de yanında bira içilecekmiş gibi düşündüm, ama siz yanına beyaz peynir çıkartıp rakı masası, peynir ve şarküteri tabağı hazırlayıp şarap masasına da çevirebilirsiniz. 

Ton Balıklı Kanepe

Bu tarif çok basit, yine malzemeler göz kararı,

1 kutu ton balığı
1 kutu labne
2 yemek kaşığı mayonez
1 orta boy mor soğan

Suyunu ya da yağını süzdüğümüz ton balığını bir kaseye koyalım, üzerine bir kutu labneyi, mayonezi ve küçük küçük doğradığımız mor soğanları ekleyelim. Bunların hepsini de istediğiniz beğendiğiniz bir ekmeğin üzerine bol kepçe koyabilirsiniz. 

Tavuk Şiş

Öncelikle bir sos hazırlamamız gerekiyor, bir kasenin içerisine soya sosu, zeytinyağı, yoğurt ya da mayonez, kekik katıp karıştıralım, isterseniz tuz da ekleyebilirsiniz ama soya sosunun tuzlu olduğunu unutmayın!

Tavuk göğüsleri küçük kare kare kesip bu sosun içine atabilirsiniz, ideali bekletmektir ama işten geldiniz yapacaksınız bekletecek vaktiniz yok, o zaman tavukları atın içine kaldırın dolaba o sırada bir sonraki tarifi yapın sonra da döküm tavada pişirin. 

Yoğurt Sos

Dünyanın en basit sosunu yapıyoruz, isterseniz normal isterseniz süzme yoğurt ile yapabilirsiniz. Bir kase yoğurdun içerisine, tuz, nane, kekik, kırmızı biber ekleyip karıştırın. İşte yoğurt sosunuz hazır! 

Avokado Sos

Normalde guacamole yapmayı ve içine cips banmayı severim ama bu seferki menü biraz daha tavuk, sosis gibi malzemelerden oluştuğu için ezme şeklinde bir avokado sos tarifi vereceğim.

Bu sos için iki alternatif var birisi labne diğeri süzme ya da beyaz peynir, ezdiğiniz avokado ile seçtiğiniz peyniri ve bir yemek kaşığı zeytinyağını karıştırarak bandırmalık bir sos hazırlıyoruz. 

Peynir Dolgulu Sosis

Adının böyle olduğuna bakmayın dünyanın en basit şeyi, küçük sosislerimizi ortadan yarıp içerisine kaşar peyniri koyup fırına veriyoruz, 180 - 200 derece arasında fırında peynir eriyene kadar tutsanız yeterli olur.  

Sosları boşa kullanmamak için isterseniz patates kızartabilir, lavaştan cips yapabilirsiniz. Ama ben az ama bol çeşit sevdiğim için bu kadarda bırakıyorum.

Umarım dener ve seversiniz. Hepinize şimdiden iyi seyirler ve afiyeeet olsuuuuunnnn!!!

*Not: Fotoğraflar stock fotoğraf kullanılmıştır. Tarifler benim tariflerimdir. Tabi ki tavuk şişin, sosisin falan mucidi ben değilim ama bunlar benim yöntemlerim :)

10 Mayıs 2019 Cuma

Amsterdam'da Bira Turu


Selamlar,

Gene ben,

Şu blogda bir türlü düzenli yazı paylaşma işini tutturamadım haklısınız,

Mart ayının sonunda, Pegasus'tan indirimli aldığımız biletlerimiz ile tam bir beyaz yakalı gibi alakasız bir tarihte yurtdışı tatili yaptık. Önce Frankfurt ardından da Amsterdam olan rotamız süper keyifli bir geziye döndü.

Öncelikle muhteşem ev sahipliği için sevgili Alp'e bir kere de buradan teşekkür etmek isterim.

Ben internet düşkünü bir insan olduğum için, gezilecek edilecek yerleri, gezi bloglarını falan hatim edip gittim tabi ki Frankfurt ve Amsterdam'a.

Dönüşümüzden bir gün önce Amsterdam'da bira içmelik güzel bir yer ararken yine bir internet blogu sayesinde Arendsnest'i bulduk. 52 çeşit draft birasıyla biz Türklerin alışık olmadığı bir çeşitlilik sunuyor burası. Tam biralarımızı yudumlarken masada duran bir tanıtım dikkatimizi çekti,

"More Beer Tour" yazıyor. Tabi ki biz kuduruklar olarak inceledik, basitçe bir gün içerisinde More Beer Tour içerisinde bulunan 4 adet bara gidip en az birer bira içip sonrasında da en son barda fişlerinizi göstererek tişörtünüzü alıyorsunuz. Bunu yaparken de aslında küçük bir Amsterdam turuna çıkmış oluyorsunuz.

Arendsnest 

Arendsnest
Bu barlardan bizim ilk gittiğimiz (şans :) ) ve turun da ilk barı. Burada 52 tane fıçı bira var, çoğunluğu yerel biralar. İstediğiniz her zevkte bira mevcut. İçerisi tıklım tıkış değil ama kalabalık. Garsonlar çok ilgili.

Özellikle de turu yapmayı düşündüğünüzü söylediğinizde daha da güler yüzlü oluyorlar :) (https://www.instagram.com/proeflokaalarendsnest/)

Beer Temple

Beer Temple

Burası turun ikinci durağı, aslında turu tamamladığınızda küçük bir Amsterdam turu da yapmış oluyorsunuz o nedenle barlar arası hep yürüme mesafesinde ve hepsi Amsterdam'ın farklı konumlarına konuşlanmış durumda.
Buranın özelliği ise yine 30 küsür çeşit fıçı bira olması fakat bir önceki duraktan farklı olarak buradaki biralar Amerikan biraları. 
Haftanın belirli günlerinde burada tadım etkinlikleri de yapılıyor bu nedenle instagramlarını takip etmenizi öneririm. (https://www.instagram.com/thebeertemple/


'Cause Beer Loves Food 

Burası turun üçüncü durağı, adından da anladığınız gibi kendisi bir gastro bar, yemek menüsü bira ile eşleşecek şeylerden oluşuyor, söylememe gerek yok burda da yine 30 küsür fıçı bira var, burada daha çok Beer Temple ve Arendsnest'te olan biraların karışımı bir liste mevcut. (https://www.instagram.com/cause_beer_loves_food/)
'Cause Beer Loves Food

Craft & Draft

Son durak ise bizim otelimize sadece yürüme mesafesinde olan Craft&Draft'tı, neden bunu belirttim derseniz hikayenin devamı var :D 

Size küçük bir öneri, Amsterdam'ın meşhur otlu kekini ev yapımı almayın, alırsanız da yürürken ederken yemeyin, gidin evinize otelinize orda yiyin, yoksa bizim gibi bira turunun son durağında biraları bile bitiremeden kalkmak zorunda kalabilirsiniz :D 

Ama belirteyim ki tişörtlerimizi aldık!





Sonuç

Sonuç olarak, Amsterdam'da iseniz ve farklı bir şey yapmak isterseniz bu tur güzel bir alternatif olabilir, biz zaten bütün gün gezerken toplamda 4 tane bira içiyoruz, farklı farklı barlarda içmek de gayet güzeldi.

Beer Temple Bira Listesi
Türkiye'den gidince bu kadar farklı bira çeşidini görüp şaşırıyoruz maalesef, ben bu şaşırmayı en çok Amerika'da yaşamıştım. Nedense bu kadar craft bira olacağı aklımın ucundan geçmemişti. Hollanda daha kabul edilebilir geldi, Heineken ve Amstel'i bildiğimiz için sanırım.

Bu arada ben genellikle Lager, Pilsner içiyorum, ama bu tur genelinde başka nerede bulacağım diye IPA'lar sizin Porter'lar benim içtim durdum, size de tavsiyem konfor alanınızdan çıkıp farklı şeyler denemeniz yönünde, sonuçta başka nerede bulacağız canım!

Amsterdam bu ara aşırı popüler bir uğrak noktası umarım aklınızda klasik rotalardan farklı bir rota oluşturabilmişimdir,

Hepinizi seviyorum.

9 Şubat 2019 Cumartesi

Aziz Valentin Günü

Evveeeet bildiğiniz gibi Aziz Valentin Günü geliyor, ya da bildiğiniz gibi Sevgililer Günü Geliyor.

O yüzden önce kısa bir tarihçe sonrasında da naçizane bir menü önerisi vereceğim.

Kim ki bu Aziz Valentin

Aziz Valentin Hristiyan bir aziz, hakkında milyon tane rivayet var ama sevgililer günü ile ilgili olarak anlatılan ortak bir hikaye var.

Roma dönemindeyiz, Claudias yönetimde ve azcık kıl bir arkadaş. En büyük derdi de ordusuna asker bulamamak, bunun nedeninin de insanların aşklarını, karılarını, sevgililerini bırakıp da savaşmaya gitmek istememesi olduğuna inanmış. Bu nedenle bu Claudias bir emirle tüm evlilikleri ve nişanlılıkları hükümsüz kıldığını söylüyor. 

Bizim Aziz Valentin'de bir rahip arkadaşı ile insanları evlendirmeye gizliden gizliye devam ediyor. Bunu öğrenen Claudias, Aziz Valentin'i yakalatıyor ve ölüm cezasına çarptırıyor. Böylelikle Azizimiz aşk şehidi oluyor. Bu nedenle de kendisine bir bayram adanıyor, Aşıkların Bayramı. 

Sevgililer gününün günümüzdeki haline gelmesi ise Ester Howland isimli birinin 14 şubatta yavuklusuna tebrik kartı atmasından sonra başlıyor. 

Günümüzde Sevgililer Günü

Özel günler adı üstünde "özel" olduğundan ben kendilerini severim. Yılbaşı olsun, sevgililer günü olsun, bayramlar olsun, şenlikli günler olduklarından dolayı kutlarım, özen gösteririm. Hatta hediye alıp vermeyi de severim. Amma ve lakin,  işin suyunun çıkıp da artık kim daha pahalı hediye alacak noktasına gelindiği için ben de kendi kutlama yöntemlerimi geliştirmeye başladım.

Sevgiliniz bozayı çok seviyorsa, onu işten alıp Vefa'ya götürmek, ne bileyim Ali Usta'da dondurma ısmarlamak da aşırı güzel sevgililer günü hediyeleri değil mi sizce de?

Ben bu günleri genellikle evde kutlamayı severim, özene özene yemekler yapar, sofralar kurarım. Günler öncesinden hangi menüyü yapacağıma karar vermeye çalışır, ona göre alışverişler yaparım. 

Sevgililer gününe de aynı böyle hazırlanırım, biricik eşime ufacık süprizler alır, onu mutlu etmeye çalışır, akşam da güzel kurulmuş bir sofrada karşılıklı kadeh tokuşturarak geçirdiğimiz ve geçireceğimiz güzel günlere bir yenisini daha ekleriz. 

Adı Aç Mühendis ya bloğun, yemekten konuşalım hadi, 

Sevgililer günü deyince insanların aklına hep kırmızılar, çikolatalar, şaraplar geliyor. Sevgililer gününde tabaklarınızın, çatallarınızın kırmızı olmasına da gerek yok, evde ne varsa kullanın işte. Özeniyorsanız, imkanınız da varsa kırmızı peçeteler, kırmızı tea light mumlar ortama çok güzel hava katacaktır.

Ne yiyek? 

Ben masanın kalabalık gözükmesini seven insanlardanım o yüzden, ortaya bir kaç çeşit kolay hazıralananından meze koyarım, salatayı masanın ortasına yerleştiririm, zeytin falan bir şeyler çıkartırım ki masa güzel gözüksün. 

Bu arada yemek tariflerini kendimce bozduğum bazı şeyleri çıkartıp yerine başka şeyler koyduğum oluyor baştan uyarayım. 

Bal Kabağı Çorbası 

Mevsimi olduğu için bulması kolay, etrafta arabalarda bile satıyorlar. O yüzden erişmesi çok zor bir sebze değil diye bunu öneriyorum, hafif tatlı, kremamsı kıvamı ile çok güzel oluyor. 

  • 200 - 250 gr Bal Kabağı
  • 1 Havuç
  • 1 Kuru Soğan 
  • 1 Patates
  • Zeytinyağı
  • 1 su bardağı et suyu + 5 su bardağı su ya da 6 su bardağı su ve et suyu tablet
  • İsteğe göre tuz, karabiber
Bal kabağı, soğan, havuç ve patatesleri iri iri doğrayıp tencerede zeytinyağında öncelikle kavuruyoruz. Sonrasında et suyu ve suyu ekleyerek 20 - 25 dakika haşlıyoruz. (İsterseniz havuç ve patatesi çıkartabilirsiniz. ) Sonrasında bu haşlanmış sebzelerimizi kıvam alması için blendırdan geçiriyoruz. Burada isterseniz daha kıvamlı ve lezzetli olması için krema ekleyebilirsiniz, tuzu karabiberi de koyup, 5 dakikada kıvamlı halini kaynattıktan sonra ocaktan alıyoruz. 

Bruschetta

Bal kabağı çorbası ile Amerika sınırlarına uzandıktan sonra daha bize yakın bir lezzet ile devam edelim. İtalyan'ların muhteşem antipastisi Bruschetta. 

  • Domates
  • Sarımsak 
  • Taze fesleğen
  • Tuz
  • Ekmek dilimleri
  • Zeytinyağı
Ekmeklerimizi fırında azıcık çıtırdatırken, bir yanda ince ince dilimlediğimiz sarımsaklar, biraz daha kalın doğradığımız domatesler, fesleğen, zeytinyağı, tuzu bir kabın içerisinde karıştırıp ekmeklerin üstüne konacak hale getiriyoruz. Fırından alınan ekmeklerin üzerine bu karışımdan yayıp, afiyetle yiyoruz. İsteyen bu karışımın içine ceviz de katabilir süper oluyor, bu da size bir sır olsun.

Viyana Usulü Patates Salatası

Türk patates salatasının suyu mu çıktı dediğinizi duyar gibiyim, dedim ya özel gün olduğundan özenelim diye, ondan hep bunlar.
  • 2 - 3  orta boy patates
  • Yeşil soğan
  • Hardal (tane hardal olursa daha güzel oluyor)
  • Mor soğan
  • Tuz
  • Limon 
  • Zeytinyağı
Patatesleri doğrayıp haşlarsanız biraz daha kısa sürede haşlanır, ben genelde öyle yapıyorum. Bu tarifin orjinalinde beyaz soğanı kavurup ekliyorlar ama ben yeşil soğan ve mor soğanı ince ince doğrayıp çiğ koyuyorum. Haşlanan patatesleri, doğradığımız soğanları bir kaba alıp, üzerisine ayrı bir kapta karıştırdığımız limon, hardal, zeytinyağı, tuz karışımını üzerine döküyoruz. 2 - 3 patatese, 1 yemek kaşığı hardal, 1 limon ve zeytinyağı koyuyorum, damak tadınıza göre sosu tadarak değiştirebilirsiniz hatta mayonez dahi ekleyebilirsiniz. 

Kallavi Antrikot

Geldik ana yemeğe, daha bir sürü bir sürü ek şey sıralayabilirim ama az olsun öz olsun, ana yemeğe geçiş yapalım. 

  • 500 gr. dilimlenmemiş antrikot
  • Tereyağı
  • Defne yaprağı
Öncelikle döküm tavayı alıyoruz ocağa koyuyoruz, elimizi üstüne tutunca elimiz yanacak, sıcaklık uyarımız bu. Umarım eliniz kolay yanmıyordur. :)

Burada bir ara nokta vermek istiyorum, muhtemelen bu doğru bir yöntem izlemiyorumdur ama lezzeti çok güzel oluyor garanti veriyorum.
Isınan tavaya etimizi koyuyoruz, mühürlenirken bir yandan üzerine bir parça tereyağı ekliyor ve erimeye bırakıyoruz, o sırada defne yaprağını, varsa dal kekiği de ekliyor, eridikçe tereyağını etimizin üzerinde gezdiriyoruz. 

Mühürleme işlemi sırasında her taraf için yaklaşık 3 dakika tavada tutmanız yeterli. 

Bu işlem bittikten sonra eğer tavanız fırına dayanıklı ise, direkt olarak 200 dereceye ısınmış fırına atabilirsiniz. Değilse fırında ısıttığınız fırın tepsisine koyarak devam edebilirsiniz. Yaklaşık 25 - 30 dakika sonra orta pişmiş severlerin ağzına layık olacaktır. Çok pişmiş severseniz daha çok tutabilirsiniz, bu arada fırından fırına bu sürenin değiştiğini de unutmayalım. 

Aşk Tatlısı 

Bildiğimiz çikolata kaplı çilek. Gerçi bu fiyatlarla çilek alabilir misiniz bilemiyorum ama geçen sene alabilmiştim ve menüye eklemiştim. 

Çikolata tercihim benim yarı bitter yarı sütlüyü karıştırma oluyor, çikolataları benmari usulü eritebilirsiniz ya da üşengeç biriyseniz içerisine çok az tereyağı ya da krema ekleyerek mikrodalgada kontrollü bir şekilde eritebilirisiniz. 

Erittiğiniz çikolataya çilekleri batırıp yağlı kağıdın üstünde dolaba koyuyorsunuz veee işlem tamam.

Burada eğer ki elinizde beyaz çikolata varsa onu da eritip, çatalın ucuyla çikolata kapladığınız çileklerin üstüne desenler çizebilirsiniz. 

Bunlar bana yetmez derseniz, etin yanına güzel bir fırın makarna, ya da kremalı makarna ekleyebilirsiniz. İsterseniz şöyle tereyağlı bir pilav da güzel gider.

En güzel eşlikçi

Tabiki sevgiliniz ya da eşiniz bugünün en güzel eşlikçisi ama bahsettiğim o değil. Kırmızı et yiyoruz, şöyle güzelinden bir kırmızı şarap açıp gecenin sonunda kırmızı yanaklara sahip olabilirsiniz. 

Şarap ile ilgili bilgim yok, meyvemsi tatlara sahip, ikinci yudumda baharatlar gelen şu şarabı için diyemem maalesef. Gönül bağım olan bir şarap var, kendisinden ne bir lokma bedava şarap aldım ne reklam anlaşmam var, sadece ve sadece gönül bağım var dedikten sonra söylüyorum, Sava alın için fiyat performansı müthiş. Hatta o gün için kıyın paraya! Sava Premium alın. :)

Sevgiyle kalın, 

Sizi seviyorum. 



5 Şubat 2019 Salı

Bir kahve içelim mi tatlı kız?

40 yıl hatır meselesi

Arayı çok fazla açmadan kahvenin hikaye kısmından sonra işin materyal kısmını da anlatıp bu seriyi bitirelim, diyeceğim ama kahve bu bitmez, belki ileride farklı yazılar da gelir.

Nerde yetişiyor bu kahve?

Güzelim kahve ağacı
Kahve meyvesi bildiğiniz gibi bir ağaçtan alınan ürün alında ve bizim kullandığımız "kahve" ise bu ürünün içerisindeki çekirdeğin kavrulmuş halinden başka bir şey değil.

Bir önceki yazıda bahsettiğim gibi aslında Arabistan, Brezilya vb. yerlerde yetişen bu kahvenin ortak bir ricası var, tropik iklim. Hatta kahvenin yetiştiği bu bölgeye kahve kuşağı adı dahi veriliyor. 

Kahve ağacımızı ekiyoruz ve tabiki bir süre bekliyoruz ki meyve versin diye, genellikle 3. yılında hasat alınabiliyor kahve ağacından. 

Kahve ağacı dediğimiz şey 7 - 10 metre arası boya ulaşabilen bir ağaç ama biz tabiki doğaya müdahaleyi çok sevdiğimiz ve yapmadan duramadığımız için kolay hasat yapabilmek adına 3 metre civarında tutuyoruz bu ağacın boyunu. Kim bilir belki bundan 100 yıl sonra kahve ağaçları evrimleşir ve 3 metreden uzun olmaz.. 

Kahve ağacında meyveler olgunlaştıktan sonra hasat yapılır, ağaç başına 5 kg ortalamayla meyve elde edilir, 1 kg çekirdek kahve içinse yine ortalama 5 kg meyve gerekir, yani ağaç başına 1 kg çekirdek kahve alıyoruz diye düşünebilirsiniz. Böyle düşününce kahvenin fiyatı ucuz gelmeye başlıyor. 

Kahvenin işlenmesi mişlenmesi artık işin çok fazla teknik kısmı ben kendimi yormayım, sizin de kafanız karışmasın, kahve ağacınız olur da üretime başlayacak olursanız bilare konuşuruz konuyu.

Kahve Çekirdekleri

Kahve birden farklı nedenlerle birbirinden ayrılıyor, kavrulma derecesi, öğütülme derecesi bunlardan bir kaçı ama ilk başta çekirdek olarak birbirinden ayrılıyor. 

Dünya üzerinde bildiğimiz yüzden farklı kahve çeşidi var, bu kahve çekirdeklerinin ise atası 2 ana kola dayanıyor, Arabica ve Robusta, bir de az üretilmesinden ve tadının çok da güzel olmamasından üvey evlat muamelesi gören Liberica'mız var.

Arabica'nın aroması daha çiçeksi, Robusta ise biraz daha acı, ve iki kat daha fazla kafein içeriyor. Aynı zamanda Robus'ta'nın yetiştirilmesi daha kolay, yani öyle çok bakım, ilgi alaka beklemiyor.

Bir espressonun espresso olması için harmanının içinde Robusta olması gerekiyor.

Kavrulma

Kahveler kavrulurken de tat olarak birbirlerinden ayrılırlar, örneğin koyu kavrulmuş bir kahve orta ya da az kavrulmuş bir kahveye göre daha asidiktir fakat daha az kafein içermektedir.

Öğütme

Gelelim zurnanın zırtladığı yere, kahveleri nereden ayırıyoruz, öğütülme derecesinden. Ekstra ince çekilmiş bir kahve Türk Kahvesi olurken, çok kalın çekilmiş bir kahve Cold Brew oluyor. 

İnceden kalına sıralı tam liste;
  • Türk Kahvesi
  • Espresso
  • Moka pot
  • Pureover V60
  • Chemex
  • Filtre Kahve
  • Cold Brew

Demleme

Ektik, biçtik, kavurduk, öğüttük şimdi kaldı nasıl demleyeceğimiz. Sürü sürü demleme yöntemi var kahve için;

Türk Kahvesi
İnce çekilmiş kahveyi cezvede pişirirseniz olur size Türk Kahvesi, ya da demlerseniz olur size Filtre Kahve, Chemex ya da V60, bunlarda bardak damlaya damlaya dolduğu için damlama da denebiliyor. 

Portafiltre'ye doldurduğunuz kahvenin üzerinden basınçlı sıcak su geçirdiğinizde olur size Espresso.

Espressonun üstüne süt koyarsanız olur size Latte kısmına girmeyeceğim orası farklı bir konu,

Kahve Bayatlar mı?

Kahveyi ne kadar süre elimde tutayım kısmında ise çok üç kuralını unutmuyoruz.

  • Yeşilken 3 yıl bekler, 
  • Kavrulunca 3 ay bekler,
  • Çekilince 3 saat bekler, 
  • Filtreye konulunca ise 3 saniyecik bekler
Yani bir kahvehaneye gittiniz ortalıkta çekilmiş kahveler dolu hooop ordan tırım tırım kaçıyoruz. 

Hadi bir de görmemiş gibi tarif vereyim;

French Press Filtre Kahve

15 - 18 gram kalın çekilmiş kahvemizi French Press'in içine koyuyoruz, yani yaklaşık olarak 2 parmak kahve ediyor dipte, sonrasında üstüne 2 katı su ekliyoruz ve 30 -40 saniye bekliyoruz. Kalan suyu ekledikten sonra 30 saniye ile 1 dakika arası tahta bir kaşık ile karıştırıp, ıslattığımız kapağı kapatıyoruz. 3 - 4 dakika sonra kahvemiz hazır efenim. 

Chemex

3rd Nesil'in gözdelerinden Chemex

Burada işin içine matematik, biyoloji, kimya, fizik giriyor. Bardağın aldığı suya göre kahve ekleyeceğiz çünkü. Suyu tartıyoruz ve bu suyun 1/16 ila 1/18'i arasında bir kahve ekliyoruz.
Buradaki en önemli nokta filtreyi doğru katlamak veeee filtreyi ıslatmak, kağıt kokusu gelsin istemeyiz. Üzerine tüm kahveyi ıslatacak kadar su ekleyip 30 - 40 saniye bekliyoruz sonrasında ise kalan suyu döne döne döküp, filtreyi aldıktan sonra havalanması için sallıyor sonrasında da bardağa döküp afiyetle içiyoruz.

Yararlı Bilgiler

  • Macchiato aslında benek demek, bir ahot espressonun üzerine bir benek süt köpüğü :)
  • Flat White; bildiğimiz Americano'nun sütlüsü 
  • Espresso için süt hazırlarken 60 - 70 derece arasında ısıtıyoruz aksi durumda sütümüz yanar
  • Pure Blend: Sadece tek bir çeşit çekirdekten oluşan kahve, sadece Arabica
  • Single Orijin: Sadece belli bir coğrafi bölgenin kahvelerinden oluşan harman, sadece Kolombiya

 



30 Ocak 2019 Çarşamba

Kahve de Kahve

Kahve Yemen'den gelir evet ama gerçekte nerden gelir bir bakalım, 

Efsaneler üzerine 

Kaldi Efsanesi

Keçi çobanı Kaldi
Söylentiye göre çoban Kaldi bir gün keçilerini otlatırken hayvanların yuvarlak yuvarlak bir meyve yediğini bu meyveyi yedikten sonrada enerji dolduklarını farketmiş. Bir kaç kere daha denk geldi ki bu meyveleri toplamış, bir rivayete göre Sufi Dervişlerine bir rivayete göre de Baş Rahibe götürür ve der ki "Emmi emmi, benim keçiler bunu yeyince bir çıldırdı, bir kıynaştı, nedir ki bunun olayı".

Yine aynı rivayete göre, bu arkadaş Kaldi'ye inanmaz ve yansınlar diye çekirdekleri ateşe atar, sonra ortalığa bir koku yayılır ki sormayın gitsin amaaannnn, bu koku akıllarında bir ampul yakar, "Hadi biz bu yanmış çekirdekleri suya atalım." Bu ilk kahveyi içen rahip geceleri daha uzun dualar edebildiğini farkeder ve bu içeceği diğer arkadaşları ile de paylaşır (ne kadar da paylaşımcı ^_^) ve bildiğimiz anlamıyla kahve tüketimi başlar.

Araplar ve Kahve

Kahve bundan sonra Arap yarımadasında yetiştirilmekle kalmıyor oradan oraya da ticareti yapılmaya başlıyor. 

Bu sırada da bizim çok aşina olduğumuz bir kültür ortaya çıkmaya başlıyor, kahve pişirilip içilen yerler, doğru bildiniz! Kahve Hane'ler. 

Burada bir bilgi var ama kimse emin değil sanırım, kahve bitkisinin Arabistan'dan çıkartılması yasak, sadece çekirdekler çıkabiliyor ki Araplar üretimde tekelliklerini sürdürebilsinler ama çakal bir Venedikli tacir kahveyi kaçırmış ve üretime geçilmiş diyolla. Ben demiyorum onlar diyor.

Avrupa ve Kahve

Venedikli tacir kardeşimiz kahveyi çıkarttıktan sonra yavaş yavaş kahve Avrupa'da da yayılmaya başlıyor, hatta Osmanlı Viyana kuşatmasından dönerken yanında getirdiği kahve çuvallarını ağırlık olmasın diye alanda bırakınca çuvalları bulan bir akıllı kahvehane bile açıyor Viyana'da.

Kahve ve Aşk

Yakışıklı Francisco Bey
Aşk, gözyaşı, drama, bunlar olmadan hikaye olmaz; buyrun,
Brezilya'dan Fransa'ya kahve tohumu almak için gönderilen bir beyefendi olan Francisco de Mello Palheta allem etmiş kallem etmiş, ne ettiyse olmamış ve Fransızlar'dan kahveyi alamamış. Ama beyimiz bir afet, bir yakışıklılık abidesiymiş ve Fransız valinin eşini kendine aşık etmeyi başarmış. Ama napsın, kadın evli, elde kahve yok, memleket hasreti desen dolmuş içine, tam başı önünde küskün küskün Brezilya'ya dönecek olan gemisine (o zamanlar uçak yok tabi yolculuklar da bir uzun sürüyor sorma) binecekken eline hanımefendi tarafından hazırlanan kocaman bir çiçek buketi tutuşturulmuş. 

Beyimiz zaten moralman çökük, bu çiçeği bir kenara fırlatmış ve içerisinden kahve çekirdekleri etrafa dağılmış demeyi isterdim ama bu ayrıntıları bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey bu ümitsiz aşığın çiçek buketi içerisine milyon dolarlık bir endüstri başlatacak olan kahve çekirdeklerini saklamış olması. 

Belki de kahve bugünden sonra afrodizyak olarak anılmaya başlanmıştır kim bilir. 

Modern Kahve

Espresso ve Nescafe

Bir sonraki yazıda kahvenin kavrulmasından, demlenmesinden çeşitlerinden bahsedeceğim ama bu yazıda Espresso'dan ve Nescafe'den bahsetmemek olmaz. 

Biraz hikayenin öncesinden bahsedelim, insanlar öğle aralarında ya da molalarında kahve içiyorlar ama kahveyi demlemek uzun sürüyor malum. Yine kapitalist bir yaklaşımla n'etsek de bu kahve demlenme süresini kısaltsak diye düşünürlerken, Luigi Bezzera adlı ağabeyimiz gidiyor ve Ekspress Kahve yani Espresso makinasını icat ediyor ve kahve molaları kısalmış oluyor. İşçilere rahat yok azizim.

Bundan sonra bildiğimiz isimler sahneye çıkıyor ilk "gerçekten" ticari makinayı soyadını ezbere bildiğimiz Ernesto Illy bey icat ediyor.

Peki nereden çıktı Nescafe? Nescafe ise müthiş bir reklam ürünü ve inanmazsınız reklam araları için icat edilmiş. Amerika'daki reklam araları çay demleyecek kadar uzun olmadığı için kaynamış suya eklenerek kahve elde edilen bir "şey" icat etti Nestle, çözülebilir kahve yani Nescafe.

Bildiğimiz kahvenin tarihi burada bit...
miyor tabi ki.

Senelerdir espresso, latte, cappuccino içe içe sıkılan "millenialslar" yeni demleme yöntemleri ortaya çıkartarak bizim bildiğimiz 3. nesil kahve demleme yöntemlerini ortaya çıkardılar. Çünkü neden çıkarmasınlar?

Hala 3. nesil içindeyiz, belki ilerleyen yıllarda 4. nesille karşılaşırız ve kahveyi hap olarak alırız kim bilir?

Enteresan Bilgiler

  • Kahve biz Türkler için çok önemli, nereden mi biliyoruz çünkü başka hiçbir dilde kahve ile ilgili bir renk yok. Biz ise bu güzel renge Kahverengi adını vermişiz.
  • Peki bundan önce bu rengin adı neymiş? Fındıki yani fındık rengi.
  • Dünyada en çok ticareti yapılan şey ne diye sorsam, Petrol! diyecek çok fazla kişi var, peki ikinci şey ne? Doğru bildiniz Kahve.
  • Türk kahvesi ve espresso arasındaki tek farkın kahvenin öğütülmesinden kaynaklı olduğunu biliyor muydunuz? 
  • Bildiğimiz kahvenin aslında sadece iki ana çekirdek barındırdığını biliyor muydunuz?
İkinci yazımızda kahve nasıl demlenir, nasıl çekilir biraz da bundan bahsedeğiz, eee Home Barista sertifikası almak kolay, bilgileri paylaşmak ise esas olayımız,

Saygılar, sevgiler, uzun bir aradan sonra ellerimin pasını sildiğim bu yazıdan selam olsun hepinize. 

Bu bilgilere sahip olmamı sağlayan Pigro Kafe'ye ve Berk Urul'e ise ayrıca teşekkürü borç bilirim.