1 Şubat 2017 Çarşamba

Constantinople'de bir alkolik: Bomonti Bira Fabrikası ve Türkiye'de Bira

Merhaba,

Uzuuunca bir aradan sonra tüm bilgilerimi harmanlayıp kendimi bu konuyu yazmaya ikna ettim de geldim.

Geçen yazının sonunda konuyla ilgili spoiler(ön bilgi) vermiştim, o yüzden direkt konuya dalıyorum.

Sevgili Osmanlı, tanışalım ben Bira. 

Sanayi Devrimi sonrasında biranın yanılıp şaşırıp Osmanlı İmparatorluğu'na uğradığını ve bizimle tanıştığını biliyoruz. Tabi ki tek başına suçlu bu Devrim arkadaşımız değil, bu dönemlerde Osmanlı'nın da Batı'ya açılma politikası izlediğini biliyoruz, yani bu politika da Sanayi Devrimi kadar suçlu.

1840'lı yıllarda İstanbul ve İzmir başta olmak üzere tek tük birahanelerin ve üretim hanelerin açılmaya başlandığı biliniyor. Hatta ve hatta rivayet olunur ki ilk İzmir'de açılan birahaneler sonradan İstanbul'a sıçramış. (Rivayet değil tarihi gerçekler ama İstanbullu yanım kabul etmiyor durumu, idare edin.) Tabi bu dönemlerde üretim çok çok az ve biranın neredeyse tamamı ithal. Bu da ne demek, birazcık pahalı demek.

Bomonti ve onun hüzünlü hikayesi...

Bomonti Bira Fabrikası
Senelerden 1890, Feriköy'de iki İsviçreli kardeş, bakıyorlar ve diyorlar ki "Oooo burada iyi bira fabrikası kurulur." sözlerini de tutuyorlar ve Bomonti Bira İmalathanesi'ni kuruyorlar. Tabi ki rakipsiz değiller. Aynı yıllarda Şişli'de Vasili Bey de bir bira fabrikası kuruyor ama Bomonti karşısında varlığını çok da sürdüremiyor.
1909 yılına kadar Bomonti kardeşler birada rakipsiz rakipsiz gönüllerince satıyorlar, üretiyorlar, büyüyor da büyüyorlar. Tabi ki hiç bir güzellik yalnız kalamayacağı için hemen karşılarına Büyükdere'de kurulan Nektar Şirketleri çıkıyor rakip olarak. Tabi o zamanlar, şişesini gösteremezsin, adını kullanamazsın, logosunu kullanamazsın gibi saçma sapan yasaklar olmadığı için iki firma da reklam veriyor, indirimler yapıyor. Nektar Şirketleri, Bomonti'ye rakip olayım derken az daha kendini de yok ediyor, çünkü rekabet o kadar kızışıyor ki satılan biralardan artık bırakın kar etmeyi zarar etmeye başlıyorlar ve tarih 1912 senesine gelip dayandığında iki tarafta bu rekabete dayanamayacaklarını anlayıp, Bomonti - Nektar Birleşik Bira Fabrikaları olarak birleşiyorlar. Bu birleşmeden sonra artık işleri o kadar iyi gitmeye başlıyor ki, bira bahçeleri yavaş yavaş İstanbul'dan taşmaya başlıyor. Aydın'da bir bira fabrikası kuruyorlar, sonrasında İzmir'de bir rakı fabrikası...
Arada Milli Bira Fabrikası, Büyük Sulh Bira Fabrikası gibi fabrikalar daha çıkıyor ortaya ve Cumhuriyet dönemine kadar herkes güllük gülistanlık yaşıyor.


Nostaljik Tekel Birası Kapakları


Bomonti Birası - günümüz
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise bir millileştirme seferberliği oluyor ve yabancılar ya da gayrimüslimlerin sahip oldukları şirketler kamuya kazandırılmaya çalışılıyor. (Bu kısmı hepimiz tarih derslerinden biliyoruz, Cumhuriyet döneminin ilk icraatları Osmanlı'dan kalan kapitülasyonları kaldırmak ve yabancı şirketleri kamuya kazandırmak oldu.)
Bomonti'ye ortakları arasında Türkler de var diye midir bilinmez, 1938 yılına kadar üretim izni verilir. Bu arada yerli bira fabrikası (Ankara Birası) çalışmaları yapılıyor.
1938 yılına gelinmeden şirket bir kere ihaleye çıkartılır, istenen elde edilemez ve sonunda 1934 yılında şirket TEKEL'e devredilir ya da TEKEL şirketi devralır, bu cümleyi kendiniz tamamlayabilirsiniz. Bundan sonra da aslında hepimizin yakından tanıdığı Tekel Birası meşhur oldu. Fabrika 1991 yılına kadar aktif olarak çalışmaya devam etti ama kurulan başka bira fabrikaları da devreye girince eski piyasa etkisi kalmadı.

Buradan ne çıkartmalıyız, Bomonti Birası 2010 yılında tekrar üretilmeye başlandığında söylenen "eski Tekel Birası işte canım" doğru değil, Tekel Birası zaten "eski Bomonti Birası".
Ayrıca genellikle semtlerden isim alan fabrikalar olurken, bu sefer bir semt adını bir fabrikadan almıştır.

Tombul Efes, Seksi Tuborg'a karşı!


Tombul Efes
Evet artık tarihte yolculuk etmeyi bırakır ve günümüze yakınlaşırsak; bira markası sayın dediğimde ilk iki marka Efes ve Tuborg olacaktır. Hatta Efesçiler ve Tuborgcular kavga edecektir falan.


Şimdi size bir soru sormak istiyorum, Türkiye'nin ilk özel birası hangisi, Efes mi, Tuborg mu?
Ben bilemedim şahsen, kendimden çok emin bir şekilde Efes demiştim, oysa ki Tuborg'muş.
İkisi de İzmir'de kurulan bu şirketlerden Türk Tuborg A.Ş. 1967, Efes Pilsen ise 1969 yılında faaliyete geçiyorlar.

Seksi Tuborg
Tuborg'un Türkiye'de üretimini yaptığı biralar Tuborg Çeşitleri, Carlsberg, Skol, Venüs, Troy; ithal ettikleri Leffe, Hoegaarden, Guiness, Corona, Wihenstephen, Kilkenny, Somersby.
Efes'in ise üretimini yaptıkları Bomonti, Efes Çeşitleri, Marmara Gold, Becks, Gusta, Miller; ithaller ise Mariachi, Samuel Adams ve Grolsch.

Tabi ki bu biralardan hangisini sevdiğinize kimse karışamaz ama ben ne kadar Carlsberg seven biri olarak Tuborgcu gibi görünsem de içimde bir yanım hep tombulu daha çok seviyor.

Peki ya şimdi?

Muğla Güzeli
Her şey değişiyor biliyorsunuz, bira kültürümüz de değişiyor ve genişliyor. Sonunda birileri Tuborg - Efes hanedanlığına kızdı da, yetti sizi içtiğimiz dedi. Butik biracılık deyin, craft biracılık deyin adı ne olursa olsun, bunu ilk başlatan meşhur Taps oldu. Kendi biralarını ürettiler hatta Gebze'de bir fabrika kurdular. Sonrasında benim kulağıma gelen Gayrettepe'deki Bosphorus Brewing Company oldu. Tabi ki arada kaçırdıklarım olmuştur, özür diliyorum kendilerinden. Böyle böyle yerli küçük biralarımız ve bira üreticilerimiz oluşmaya başladı. En son Ayı Pub'ın Ayı Kafası, Bira Fabrikası'nın Fabrika Birası'nı duydum. 

Bir de dillere destan Gara Guzu'muz var. Muğla'dan çıkıp da ününü İstanbul'da bu kadar büyüten yoktur herhalde. 2010 yılında Muğla'da başlayan serüven kendini kat kat geliştirerek bu günlere geldi.

Bir de alkolden alınan aşırı aşırısı vergiler, sürekli olan zamlar nedeniyle oluşan bir hobi var ülkemizde(tabi ki sadece ülkemizde değil ama burada konu o)  bu da Ev Biracılığı. Alınan araç gereçlerin fiyatı verdiğiniz toplam bira fiyatından ucuza geliyor, hem de eğlenceli bir işle uğraşmış oluyorsunuz. Merak ediyorum, becerirsem eğer onu da bir yazıyla paylaşırım. 


Bilimsel veriler?

Bu kadar hikaye anlattıktan sonra bilimsel verilere gelirsek eğer, üzgünüm bulabildiğim en yeni veri 2010 yılına ait, toplam üretim 10.278.536 hl, toplam tüketim ise 9.215.003 hl. Ülkemizde tüketilen alkollü içkilerin %60'ı bira.

Şimdiiiiii, hepinize benden bira! Değil tabi, ama umarım bir gün aynı masaya oturur biralarımızı yudumlarız, şimdilik afiyet olsun ve
Şerefe!





1 yorum:

  1. hocam elinize sağlık. yıllar önce bomonti birasımı adını semtinden aldı yoksa bomonti birasımı semte adını verdi diye bir arkadaşımla sohbet ediyordum. şimdi ekmek ye enkidu'dan buraya gelince küçük bir tebessüm oluştu yüzümde. emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil